Çarşamba, Şubat 25, 2015

İtalya Macerası ve Floransa

Sıradan bir Pisa sabahıydı :) Kahvaltımızı edip, Floransa ya gideceğimizi zannediyorduk demiştim ya :) Hiç de zannettiğimiz gibi olmadı işte. Hazırlanıp, tren istasyonunun yolunu tuttuk. Başta herşey normal gözüküyordu. Gişede bekleyen insanlar, bir kalabalık. Biz önce bilgi masasına bir soralım dedik. Ne kadar sürecek, ücret ne kadar vs... Büyük bir heyecanla söze başlamıştım ki grevdeyiz cevabıyla yıkıldım. Nasıl yani??? Trenler, otobüsler kısacası toplu taşıma çalışmıyordu. Mesafe trenle 1 saat 20dk civarıydı. Akşam üstü 4 den sonra grev bitecekti. Tabiki üzgün ve süzgün çıktık istasyondan. Sokaklarda ellerinde bayraklar, yürüyüş yapan kalabalıklar. Biz de Pisa sokaklarını iyice sindirdik.

Yabancı bir yere gitmenin en güzel yanı. 2. günü oranın yerlisi olup, benimsemek. İnsan her yere ne çabuk adapte olup, havasına, caddesine alışıyor. İlk geldiğinde sudan çıkmış balık gibi olup, ertesi gün bir arkadaşın gelse onu gezdirecek kıvama gelmek beni şaşırtıyor.

Neyse 2. günü hafızalara kazıdık her sokağı, her caddeyi Pisa bende :))

3. gün bu sefer biraz tedirgin, kahvaltı sonrası tren istasyonunda, biletler elimizde çıktık Floransa ya doğru yola. Tren oldukça rahat, iner inmez yine bir şehir otobüs bileti aldık ne de olsa Floransaydı burası Pisa ya benzemezdi. Yine yanılmıştık. Gidilmesi gereken meydanlara gitmek için bilete ihtiyacımız yoktu ve bileti hatıra olarak cüzdanlarımızda saklamak üzere kaldırmıştık.
Floransa tren istasyonu hava alanından daha büyük. Hemen her yere ulaşım sağlanıyor. Yeter ki grev olmasın :) Dönüş saatlerini de kontrol edip, çıktık açık havaya. Yine yer yön bilmiyoruz. Bu kısım hem gerginlik yaratıyor hem de keşfetme zevki yaşatıyor doğrusu :) Tarihi binaları uzaktan kestirip, o yöne doğru yürüdük ve karşımıza kathedral meydanı çıktı. Normal binaların arasından birden bire çıkması gerçekten şaşırtıyor insanı ama muazzam bir işçilik. İnsan bir süre durup, ağzı açık izliyor.

Aralık ayı malum soğuk ve yağmurlu olmasını bekliyorduk. Sıcaklık normal, yağmur ise sadece Floransada denk geldi ama gezimizi aksatmadı.Tabi bol fotoğraf çekildikten sonra yemek yemeye karar verdik. Her yer cafe, restoran olduğu için burada hiç zorlanmadık. Dev pizzalarımızı yiyip, yürümeye devam ettik.

Floransa ışıl ışıl, caddeler restoran ve lüks mağazalarla dolu. Birbirine paralel Beyoğlunu andıran bir sürü cadde var ve bu caddeler Michelangelo'nun Davut Heykelinin birebir kopyasının bulunduğu meydana çıkıyor. Burada bir çok heykel bulunuyor. Kiliselerin mimarileri ise insanı hayrete düşürecek cinsten.

Şehirin alışveriş, tarihi yerleri ve yeme içme kısımları tamamen trafiğe kapalı, dar sokaklardan çok nadir sadece taksi geçiyor. Tabana kuvvet yani.

Heykellerin bulunduğu meydanda hem biraz dinlenip, hem de tatlı bir şeyler yiyelim dedik ve ben gelmeden önce hayalini kurduğum tiramisuyu burada yeme şansı buldum. Tadı nasıl mıydı? Tabi ki hala damağımda :) Gerçekten çok beğendim. Yediğim en güzel şeydi belki de...

Yağmur çiseledi ve biz yürüdük yürüdük ve Ponte Vecchio Köprüsüne vardık. Köprü her şey gibi çok eski 2. Dünya savaşı zamanına dayanıyor. Işıl ışıl ve köprünün üstü minik minik yan yana bir sürü dükkandan ibaret. Biz geceye kaldığımız için hepsi kapanmıştı. Dükkandan kastım, Ahşap kapakları olan dolaplar. Belli ki her dolap birine ait. Çok şirindi doğrusu.

Ayaklarıma karasular indi. Tren istasyonuna yürümek inanılmaz zordu ama başka seçeneğimizde yoktu. Trenimize binip, evimize döndük. Artık biraz dinlenelim de sabah Siena ya doğru yola çıkalım dimi ama yine biz zannedelim... :)))



























Salı, Şubat 24, 2015

Pisa, Floransa, Siena Macerası

"Kes yüreğine giden bir bilet, cam kenarı değil; can kenarı olsun.." 
Cemal Süreya


2014 ün son yurt dışı deneyimini uluslararası kankam olan Seyhan ile gerçekleştirdik. Aralık ayında. 
Hiç hesapta yoktu.Tıpkı Amsterdam gibi aniden verilmiş bir karardı. Biletler alındı ve yola koyulduk. Planımız Pisa da konaklayıp, günübirlik Floransa ve Siena ya gitmekti. 

İtalya da bir çok gezilecek yer var. Venedik, Roma en popüler olanları. Bu taraf ise Toscana bölgesi denilen İç Anadolu kadar büyük bir alana yayılan, bir çok kasabadan oluşan tarafa yakın. O kasabalar da doğasıyla ve şarap mahzenleriyle meşhur. Şarabın kalbi hatta. Kasabaları gezme imkanımız olamadı maalesef ama tavsiyem böyle bir niyetiniz varsa ya araba kiralayın ya da bir tura yazılın. 

Uçuşumuz sabahtan direk "Galileo Galilei Airport" a gerçekleşti. Sorunsuz indik. Çok minik bir havaalanı olmasıyla beni şaşırttı. İner inmez merkeze nasıl gidebileceğimizin bilgisini alıp, ilk ve son para verdiğimiz otobüs biletiyle şehir otobüsüne bindik. İlk ve son diyorum çünkü şehir içinde bindiğiniz otobüslere bilet almıyorsunuz. Toplu taşıma bedava. Otobüs durakları İtalyanca olduğu için biraz tur attık ama Pisa Kulesini bulduk :) 

Konakladığımız Otel "Piazza Del Duomo" meydanındaydı. Dünya Miraslarının arasında olan bu meydan surlarla çevrili içerisinde Pisa Kulesi, Katedral, Anıt Mezar bulunuyor. Turistlerle dolup taşan bir yer. Çevresinde de bolca otel mevcut biz hemen Kulenin dibinde bulunan "Il Toscana B&B" de kaldık. Altı restoran, üstteki dairelerde otel odası. Gelir gelmez elimize bir sürü anahtar tutuşturuldu. Dış kapı, iç kapı. Bildiğiniz 1+1 daire. Yüksek tavanlar, yerden camlar. 
Ocağı, buzdolabı, masası sandalyesi ile ev konforunda. Oda kahvaltı. Kahvaltıdan beklentiniz olmasın. İki kruasan, sıcak su, bolca reçel, hazır kahve ve sallama çay. Gerçi dışarıda kahvaltı yapmak isterseniz de çok fazla seçeneğiniz yok. Yine kruasana talim.

Şehir bir baştan bir başa yürüyerek gezilebilecek kıvamda. İçinden nehirler geçen caddelerle dolu. Özellikle geceleri bu nehirlerin üstündeki köprülerde manzara muhteşem. Mimariler çok eski, eskiden kastım restorasyon görmemiş, yeşil alan neredeyse hiç yok. Gece hayatı yok ya da biz göremedik :)
İlk gün odaya yerleşmemiz ve kendimizi sokağa atmamız akşamı buldu ve çok acıkmıştık. Yiyecek bir şeyler bulmakta zorlandık açıkcası. Bahariye gibi bir caddesi vardı. O tarafa yürüyelim burada buluruz dedik. Hep ayaküstü atıştırmalık yerler vardı. Biz şarap evi tarzı restoranlar bulacağımızı hayal etmiştik oysa. Ayrıca yeme içme yerlerinin çoğu da erkenden kapanıyor.

Yemek konusunda bizim kaldığımız otelin restoranı yani "Ristorante Il Toscana Steak House" çok başarılıydı bence. İçerisi taş bina, küçük ama samimi. Şaraplar ve yemekler de güzel. Fiyatlar da uygun.

Pizza yemek isterseniz de Mediceo 15 bizden geçer not aldı. Hem pub havasında hem de pizzaları güzel.

Tatlı olarak her yerde dondurmacı ve waffle yapan yerler var ama waffle bizim buradakinden biraz farklı hamuru daha kalın pişiriyorlar ve üstünde dondurma ve krema kullanıyorlar. Bizim waffleları tercih ederim :)

Biz 11- 15 aralık tarihlerinde oradaydık. Dolayısıyla Noel öncesi olduğu için dükkanlar çam süsü malzemeleriyle doluydu. Kendimizi kaybettik resmen. O melek biblolar, kar küreleri, Noel baba oymaları bizi bizden aldı diyebilirim. Renkli makarna dükkanları ve derisiyle meşhur olduğu içinde bir çok çantacı bulunuyor. Fiyatlar euro olduğu için Avrupanın her yeri gibi bizim için pahalı. Özellikle yemek içmek en pahalı şey.

İlk günün yorgunluğuyla ve ertesi günü Floransaya gitmeyi planladığımızdan makul bir saatte uyuduk. Sabah bir an önce kahvaltı edip, Floransaya gideceğimizi zannediyorduk. Biz zannetmeye devam edelim bakalım neler olmuş...







































Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Pages - Menu

Popular Posts

Mothers hold their children's hands for a short while, but their hearts forever...