Aldık 1 günlük sınırsız otobüs biletimizi ve koyulduk yola. Merkezden uzaklaşınca insan anlıyor ki esas aile yaşamının başladığını. Tarlalar, özgürce otlayan koyunlar, serbest dolaşan ördekler ve o meşhur değirmenler...
Volendam a yaklaşık 30-35dk lık bir yolculuktan sonra vardık. İner inmez insanı gülümseten yazlık bir yer. İnsanlar belli ki kışın da oturuyor ama yazlık tadında. Eğer hediyelik alıcaksanız. Alışverişinizi buradan yapın derim. Merkeze oranla yarı yarıya fark ediyor. Biz de olsa tam tersi olur :)
Cumartesi olduğu için mi bilmiyorum ama açık pazara rastladık. Her yer çiçek çiçek. İnsanın hepsini alıp, getiresi geliyor. Büyük bir marketi var. Bu arada marketler bir harika. Ne ararsanız o kadar çeşitli ki peynir, sos, meze ve poşetli yıkanmış sebze reyonu beni benden aldı desem yeridir. Bir de SPA Water kullanıyorlar. Burada çok az belirli markette bulunan ve fiyatı da yüksek olan su orada zorunlu gibi bir şey. Bu bile orada kalma sebebim olabilirdi :)
Dümdüz bir alan ve iki katlı evlerle dolu sokakların ardından deniz kenarına ulaşmak. İşte sahil boyu hediyelik, yeme içme ve cafelerin olduğu bir şerit. Buradan da aynı zamanda Marken'e gemi kalkıyor.
Amsterdam da saat 18:00 civarı bütün dükkanlar kapanıyor. Buna ot dükkanları da dahil. Eğer aman dönüşte alırım derseniz açık dükkan bulamazsınız belirteyim.
Burayı dolaştıktan ve alışveriş yaptıktan sonra Edam'a geçtik. Edam Volendam a göre içeri de kalıyor evler biraz daha büyük. Arazileri biraz daha geniş ve sonunda sokakta oynayan çocukları gördüğümüz sessiz, sakin bir kasaba. İnsanlarının kibarlığı ve medeniyet almış yürümüş. Volendamda da Edamda da fotoğraf çektiğim zaman araba durdu, çekmemi bekledi ve sonra selam verip yoluna devam etti. Ben önce beni beklediğini anlamadım bile. Tabi arabanın arkasından bir süre bakakalıp, yaşadığım şoku atmam zaman aldı. Bir başka medeniyet ise otobüse tekerlekli sandalyede bir yolcu bineceğinde otobüsün komple kaldırım hizzasına iniş yapmasıydı. Ben aparat filan çıkıcak heralde diye beklerken şaşkınlığımdan turist olduğum anlaşılmıştır zaten :)
Hava 19 dereceydi ama bizim alışık olduğumuz nem olmadığı için güneşli ama serin bir 19 dereceydi bu. Bize göre öyleydi ama çocuklar için bile kısa kollu çıplak ayaklı dolaşabilecekleri kadar sıcaktı. Yetişme şartları insanın dayanıklılığını nasıl da etkiliyor bir kez daha ikna oldum...
Öğlen yemeğimiz 15:00 e kaydı Edam da küçük şirin bir dükkana girdik. İlk önce nereden geldiğimizi sordu kız. Menüleri İngilizce, Fransızca, Almanca olarak farklıydı çünkü. Seçtiğimiz şeydeki sosu beğenirmiyiz beğenmezmiyiz diye düşünürken bir kapta iki patates eşliğinde sunum yaptılar :) Hizmet almış yürümüş mirim :)
Uzun uzun keyif yaptıktan sonra tekrar Volendam a döndük. Biraz daha keyfini çıkardık akşamı edip, otobüsümüze atlayıp, otelimize döndük. Bütün gün çok yorulunca kurduk saatimizi gece 12 ye yattık uyuduk. birkaç saat kestirdikten sonra da ver elini Amsterdam geceleri dedik :)
Kısacası güzeldi güzeldi... İnanmazsanız bakın fotoğraflara :)))
İşte Volendam lı arkadaşlarım :))) Bazı resimlerin hikayesi vardır ya bu da onlardan. Ben poz vermişim tam çekilicem oradan geçmekte olan abiler birden resime dahil oldular. Çok güldük. Eğlenceli bir poz oldu. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder