Pazartesi, Ekim 29, 2012
Perşembe, Ekim 25, 2012
Çarşamba, Ekim 17, 2012
Okul Öncesi Çocuk Gelişimi Seminer Notları
Bugün Nisan' ın kreşinde Ekol Psikolojik ve Pedagojik Danışmanlık Merkezinden Uzman Psikolog Özlem Özden Tunca nın okul öncesi çocuklarla ilgili seminerine katıldım. Biz büyükler için yapılmaması gereken bir çok davranışın 0-6 yaş arasında yapılmasının normal karşılandığını hatta engellenen ya da düzeltilmeye çalışılan davranışların ileride abartılarak ortaya çıkacağının üstünde durdu. Mesela annesinin rujunu sürmek,kıyafetlerini giymek isteyen bir kız çocuğu engellenirse 13-14 yaşlarında aşırı makyaj yapıp o beğenilme duygusunu doyurmaya çalışırmış ya da kötü kelimeler, küfür argo kelimeleri çocuk kullandığında tepki vermek, yanlış demek de 18 yaşında küfürbaz biri olmasına neden olabilirmiş.
Ya da gece uykusundan uyanıp canavar gördüğünü söyleyen bir çocuğa öyle bir sey yok bak ben buradayım deyip, bunu ortadan kaldırmaya calışmak yersizmiş. Onun yerine seni çok iyi anlıyorum, ben de küçükken korkardım deyip,yanında kalmak gerekirmiş ancak korkular 6 aydan fazla hem gece hem gündüz ve alt ıslatma,tırnak yeme gibi olumsuz başka bir davranışla birleşiyorsa yardım alınmalıymış.
Çocukların dikkat süreleri 5 yaşını doldurana kadar hangi yaştaysa o kadar dakikaymış. Mesela çocuğunuz 3 yaşındaysa onun dikkati 3 dakika gibi. Siz eğer 3 yaşındaki bir çocuğun odasını kendisinin toplamasını beklerseniz ve o oda 10 dakikada ancak toplanabilecek kadar dağınıksa bunu çocuğun başarması imkansız olduğundan kendisini başarısız hissedeceği için yapmazmış. Ama bugün 2 oyuncağı o toplarsa gerisini siz toplarsanız bu yarın 5 öbür gün 10 olup, toplama alışkanlığı kazanırmış. 5 yaşını doldurduktan sonra dikkat süresi birden 15 dakikaya çıkıyormuş. O yüzden biz 5 yaşındaki bir çocuğun ilkokula gidemeyeceğini söylüyoruz diyor.
Çocuklarda cinselliğe gelince 2 yaşından sonra başlayan bu bedeni tanıma sürecinde olabildiğince çocuğun herhangi bir düşkünlüğü varsa ondan bahsetmeden ilgisini o an başka yöne çekmek gerekiyormuş ama bu aşırıya kaçıyorsa bu da şu anlama geliyormuş. "Siz benimle yeterince ilgilenmiyorsunuz bana dokunmuyorsunuz ben de kendi bedenime dokunuyorum."
Çocuklarda 2 yaşında başlayıp, 4 yaşının sonuna kadar süren "terrible two" döneminde ise, çocukla inatlaşmak, çocuğun inadını pekiştirirmiş. Mesela çocuk alışveriş merkezinde yerlere yatıyor. Bir şey tutturdu.
Onu ikna etmeye çalışmanın bir anlamı yokmuş çünkü çocuk o anda sizin ne dediğinizi duymazmış. En büyük kriz 10 dakika sürermiş. Siz bu sürede ifadesiz bir biçimde çocuğa tek ve net şu yüzden gitmemiz lazım deyip
yapma etme demeden o ortamdan gitmeniz lazımmış.
Dil gelişiminde çocukların 0-1 yaş arası öğrenme ivmesi en yüksek zamanmış ve bu 6 yaşına kadar aynı şiddetle devam edip, 6 dan sonra yavaşlıyormuş. O yüzden küçük bir çocuk için elma ile apple ın hiçbir farkı yokmuş. Dil öğrenmede ya da kendi dilinde yeni kelimeler öğrenmede en önemli nokta çocuğun yüzünün size dönük olmasıymış. Yüzünüz çocuğa dönük değilse konuşmanızın bir etkisi yokmuş. Bunu da şu şekilde açıkladı. Mesela çocuğa içeriki odadan seslenip, televizyonun sesini kıs dersiniz en sonunda yanına gidip ben sana deminden beri ne diyorum derseniz çocuk şaşırırmış. Çünkü sizi görmediği için söylediklerinizi umursamazmış.
6 yaşına kadar çocuklarınıza hep güzel sözler söyleyin. Özellikle başkalarının yanında diyor. Benim kızım oğlum çok kibardır, çok ... bu özgüven oluşturma ve doğru davranışın çocuğa aşılanması yoluymuş.
11 yaşından önce ayıp, günah kavramları oluşmazmış. 6 yaşına kadar dün ve bugün kavramı olmazmış hep şimdi varmış. O yüzden çocukların mantığı yoktur. Bu bardağı atarsam kırılır, ya da bu pencereden sarkarsam düşerim diye düşünemezmiş. Mecazdan da anlamadıkları için yap yap ben sana sorarım, ya da daha hızlı kay hah çok iyi gibi laflardan hiç bir şey anlamazlarmış. Zaman kavramı olmadığından saati 8 yaşından önce öğrenemezlermiş. Yarın gittim, dün gelicem gibi laflar söylediklerinde düzeltilmemeliymiş.
Biri ölünce o bizi görüyor, ya da Atatürk öldü ama kalbimizde yaşıyor gibi cümleler kurmamalıymışız. Bunlarda onları korkuturmuş.
6 yaşından önce 3D filmler sakıncalıymış çünkü birden üstüne gelen nesneler korku yaratıyormuş.
Çocuklarınıza 2 yaşından itibaren kaşık, makas verin diyor. Hatta yemek yerken önlük takmayın ki dikkatli yemeyi öğrenebilsinler diyor.
Benim için en can alıcı cümle ise çocuklarınıza dokunun yanınızda yatmasına izin verin, uyurken size temas etmek istemesinin tadını çıkarın çünkü "11 yaşına geldiklerinde sizi beğenmemeye başlıycaklar, kendilerine dokundurtmıycaklar, siz artık onların açısından ailesi olmaktan çıkıcaksınız." İşte bu bana ağır geldi...
Ya da gece uykusundan uyanıp canavar gördüğünü söyleyen bir çocuğa öyle bir sey yok bak ben buradayım deyip, bunu ortadan kaldırmaya calışmak yersizmiş. Onun yerine seni çok iyi anlıyorum, ben de küçükken korkardım deyip,yanında kalmak gerekirmiş ancak korkular 6 aydan fazla hem gece hem gündüz ve alt ıslatma,tırnak yeme gibi olumsuz başka bir davranışla birleşiyorsa yardım alınmalıymış.
Çocukların dikkat süreleri 5 yaşını doldurana kadar hangi yaştaysa o kadar dakikaymış. Mesela çocuğunuz 3 yaşındaysa onun dikkati 3 dakika gibi. Siz eğer 3 yaşındaki bir çocuğun odasını kendisinin toplamasını beklerseniz ve o oda 10 dakikada ancak toplanabilecek kadar dağınıksa bunu çocuğun başarması imkansız olduğundan kendisini başarısız hissedeceği için yapmazmış. Ama bugün 2 oyuncağı o toplarsa gerisini siz toplarsanız bu yarın 5 öbür gün 10 olup, toplama alışkanlığı kazanırmış. 5 yaşını doldurduktan sonra dikkat süresi birden 15 dakikaya çıkıyormuş. O yüzden biz 5 yaşındaki bir çocuğun ilkokula gidemeyeceğini söylüyoruz diyor.
Çocuklarda cinselliğe gelince 2 yaşından sonra başlayan bu bedeni tanıma sürecinde olabildiğince çocuğun herhangi bir düşkünlüğü varsa ondan bahsetmeden ilgisini o an başka yöne çekmek gerekiyormuş ama bu aşırıya kaçıyorsa bu da şu anlama geliyormuş. "Siz benimle yeterince ilgilenmiyorsunuz bana dokunmuyorsunuz ben de kendi bedenime dokunuyorum."
Çocuklarda 2 yaşında başlayıp, 4 yaşının sonuna kadar süren "terrible two" döneminde ise, çocukla inatlaşmak, çocuğun inadını pekiştirirmiş. Mesela çocuk alışveriş merkezinde yerlere yatıyor. Bir şey tutturdu.
Onu ikna etmeye çalışmanın bir anlamı yokmuş çünkü çocuk o anda sizin ne dediğinizi duymazmış. En büyük kriz 10 dakika sürermiş. Siz bu sürede ifadesiz bir biçimde çocuğa tek ve net şu yüzden gitmemiz lazım deyip
yapma etme demeden o ortamdan gitmeniz lazımmış.
Dil gelişiminde çocukların 0-1 yaş arası öğrenme ivmesi en yüksek zamanmış ve bu 6 yaşına kadar aynı şiddetle devam edip, 6 dan sonra yavaşlıyormuş. O yüzden küçük bir çocuk için elma ile apple ın hiçbir farkı yokmuş. Dil öğrenmede ya da kendi dilinde yeni kelimeler öğrenmede en önemli nokta çocuğun yüzünün size dönük olmasıymış. Yüzünüz çocuğa dönük değilse konuşmanızın bir etkisi yokmuş. Bunu da şu şekilde açıkladı. Mesela çocuğa içeriki odadan seslenip, televizyonun sesini kıs dersiniz en sonunda yanına gidip ben sana deminden beri ne diyorum derseniz çocuk şaşırırmış. Çünkü sizi görmediği için söylediklerinizi umursamazmış.
6 yaşına kadar çocuklarınıza hep güzel sözler söyleyin. Özellikle başkalarının yanında diyor. Benim kızım oğlum çok kibardır, çok ... bu özgüven oluşturma ve doğru davranışın çocuğa aşılanması yoluymuş.
11 yaşından önce ayıp, günah kavramları oluşmazmış. 6 yaşına kadar dün ve bugün kavramı olmazmış hep şimdi varmış. O yüzden çocukların mantığı yoktur. Bu bardağı atarsam kırılır, ya da bu pencereden sarkarsam düşerim diye düşünemezmiş. Mecazdan da anlamadıkları için yap yap ben sana sorarım, ya da daha hızlı kay hah çok iyi gibi laflardan hiç bir şey anlamazlarmış. Zaman kavramı olmadığından saati 8 yaşından önce öğrenemezlermiş. Yarın gittim, dün gelicem gibi laflar söylediklerinde düzeltilmemeliymiş.
Biri ölünce o bizi görüyor, ya da Atatürk öldü ama kalbimizde yaşıyor gibi cümleler kurmamalıymışız. Bunlarda onları korkuturmuş.
6 yaşından önce 3D filmler sakıncalıymış çünkü birden üstüne gelen nesneler korku yaratıyormuş.
Çocuklarınıza 2 yaşından itibaren kaşık, makas verin diyor. Hatta yemek yerken önlük takmayın ki dikkatli yemeyi öğrenebilsinler diyor.
Benim için en can alıcı cümle ise çocuklarınıza dokunun yanınızda yatmasına izin verin, uyurken size temas etmek istemesinin tadını çıkarın çünkü "11 yaşına geldiklerinde sizi beğenmemeye başlıycaklar, kendilerine dokundurtmıycaklar, siz artık onların açısından ailesi olmaktan çıkıcaksınız." İşte bu bana ağır geldi...
Salı, Ekim 16, 2012
Kitap, boncuk ve hastalık...
İşte yeni cicilerim, sırada bekleyenler... En son okuduğum Pasaklı Tanrıça çok eğlenceliydi. Ondan çok güzel film olur diye düşündüm okurken, belki çekilmiştirde ben bilmiyorumdur. Baş rolleri bile düşündüm. Sandra Bullock ve Lost dizisindeki Sawyer yani Josh Holloway. Bence çok güzel bir cast oldu :)))
Bunlardan da Gördüğüne Asla İnanma ile devam edicem sanırım...
Bu ara bilekliklere taktım. Bu da kendimin yaptığı bir tane, çok severek takıyorum...
Kuzunun astım atağına bir de orta kulak iltihabını ekledik tam oldu. Pazar gecesi ara ara uyanıp, kulağım acıyor dedi durdu. Ertesi günü kulak burun boğaza gittik ve tahmin ettiğim gibi allahtan başındaymış. Zaten bir gecede ağrısı geçti. En çok bu hafta havuza giremiyceğine üzüldü. Napalım kızım haftalar çuvala girmedi ya :)
Bu astım işi şakaya gelicek gibi değil. Süreyya Paşa Hastanesine götürüyordum ama her istediğim an randevu bulamadığım için sağlıklı bir takip olmuyor ben de internetten biraz araştırdım ve Yonca Tabak Nuhoğlu diye bir Prof. buldum. Bu cumartesi götürücem umarım, en kısa zaman da atlatırız...
Etiketler:
alerjik bronşit,
ben,
hastalık,
Hobi,
Kitap
Pazar, Ekim 14, 2012
Mickey Müzik Festivali
Bindik Metrobüse gittik Mickey Müzik Festivaline.
Uykusuz Anneler Kulubunun düzenlediği bu güzel etkinliğe sevgili Seyhan sayesinde biz de katıldık. İyi ki de katıldık. Çok eğlendik. Nisan dans etti, güldü eğlendi. Üstelik bir gece önce alerjik bronşit atağıyla öksürükten uykusuz bir gece geçirmiş olmamıza rağmen. Dönüşte soluğu hastanede aldık. Buhar takviyesi, iğne olduk şimdi rahatladık. Bebeler sağlıklı olsun...
Salı, Ekim 09, 2012
Burgazada...
Burgazada benim için çok özel. Yazları gidip kaldığımız, sene de en az 2 kere gittiğimiz bir yer. Anne tarafından akrabalar var. Cumartesi günü güle oynaya gittiğimiz adaya dün bir kez daha cenaze için gideceğimizi düşünemezdik. Çok genç yaşta hayatını kaybeden canımız kardeşimiz GüvenVural'a buradan baş sağlığı, yakınlarına da sabır diliyorum. Mekanın cennet, ruhun şad olsun...
İlk Veli Toplantısı...
Mutlu çocuk, benim için her şeyden kıymetli. Varsın geç yürüsünler, geç konuşsunlar yeter ki ruhsal gelişimleri yerinde olsun. Kreşin ilk toplantısını hastalığımız yüzünden kaçırmıştık. Hemen birebir bir görüşme talebinde bulundum ve geçen hafta türkçe öğretmeniyle görüştük. Bu hafta ise ingilizce öğretmenleriyle görüşmem olucak. Nisan'ın genel anlamda mutlu huzurlu olduğunu. Bütün aktivitelere katıldığını. Hatta ağlayan arkadaşlarının kulağına eğilip, ağlama annen biradan gelicek dediğini öğrenince çok ama çok mutlu oldum. Zaten genel tavrından memnuniyetini anlayabiliyordum ama bir de sınıf içindeki benim görmediğim kısmıyla ilgili de güzel şeyler işitince gerçekten çok sevindim. Resime çok kabiliyeti olduğunu söyledi öğretmeni. Zaten elinden bir an makas, boya kalemi fırça düşmez oldu. Umarım sanatsal yönünü geliştiririz el birliğiyle.
Yazın geçemedim ne kanaviçemin ne de keçelerimin başına. Yavaş yavaş ısınma turları başladı. Geçen hafta Konyadan bir arkadaş oğlunun kreşi için kukla yapıp, götürmesi gerektiğini ama beceremediğini ve malzeme bulamadığını söyledi ve benden yardım istedi. Ben de memnuniyetle elimden geldiğince bir kukla yapıp, gönderdim. Ellerine ulaşmış, ne mutlu bana...
Spora devam. Kasları uzatmak, esnetmek artık benim için bir bağımlılık oldu. Hala başlamadıysanız geç değil...
Kitap okumaya devam. Kitapları uç uca ekledim diyebilirim. Okudukça daha çok okumak istiyorum. Bu bir dönem. Bazen aylarca yıllarca elime bir kitap alamıyorum. Bazen de her yere kitapla gidiyorum. :)
Bu da kendime hediye :)
Salı, Ekim 02, 2012
Nasıl öğreniyorlar?
Hasta olduğunda gitmediği günleri saymazsak 10 gündür gidiyor kreşe ama bu kadar zaman içerisinde bir kaç ingilizce rengi, bir kaç kelimeyi, 4 e kadar saymayı öğrendi bile. Open and shut (aç ve kapat) diyor bugün eve geldiğinden beri. Açıkcası ben bu kadar çabuk öğrenmeye başlıyacağını düşünmemiştim. Beyinleri hakikaten sünger gibi ve ne yüklersen, ne verebilirsen almaya açık bekliyorlar. Hayat boyu güzel bilgilerle dolman dileğiyle benim güzel pofuduğum :)
Pazartesi, Ekim 01, 2012
Gülük Yüz
Hastalık arasından sonra kreşe dönüş güzel oldu. Hafta sonu özlediğini söylemişti zaten. Hiç sorunsuz kaldığımız yerden devam ettik bugün. Başladığımızdan beri her eve gelişimizde iletişim defterine bakıyorum. Anlatıyorum bak yemeklerini yemişsin. Gülen yüz olmuş, çorbanı içmemişsin üzgün yüz olmuş diye. Bugün yolda gelirken anne gülük yüz var mı bir bakalım dedi. Ne dediğini anlamadım başta. Sonra eve geldiğimizde defteri açtığımda tekrar gülük yüz var bak anne dediği zaman anladım. Gülük yüzün gülen yüz olduğunu :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Pages - Menu
Popular Posts
-
Kahve Dünyası’ndan Çocukları Neşeyle Dolduracak Çikolata Atölyesi! Kahve Dünyası Fabrika Veliefendi’de düzenlenen çikolata ...
-
Nisan 28 aylıktı "tuvalet eğitimi" ne başladığımda. Nasıl yapsam, nasıl etsem derken biraz internette kitap araştırması yapmı...
-
Evettttt bu benim ilk çekilişim. Devamı gelsin diyerek sizlere hediye etmek üzere iki saç bakım ürünü hazırladım. Biri Bioblas tan durulanm...
-
Geçtiğimiz günlerde Gün Yayıncılık dan çıkan Mahallenin En Mutlu Bebeğinin Uyku Kitabı nın lansmanı yapıldı. Lansmana özel çıkarılan...
-
Aşağı yukarı 3 sene fark var iki fotoğraf arasında. Nasıl da bebek suratlar gitmiş. Çocuk olmuşlar, en güzel ispatı... He yandaki mi? O da D...
-
18.07.2010 Pazar Geçen cuma havalar çok sıcak eve tıkılmayalım, biraz Nisan hava alsın biraz da güneşlenelim düşüncesiyle attık kendimizi...
-
Ne desem nerden başlasam. Tarçın Pasta Evi sahibesi sevgili Fatma'nın aylar öncesinde ben bir blogger buluşması hazırlıyorum diye bahse...
-
Çocukluğumda en sevdiğim şeylerden biri de ben okuldan geldikten sonra yemeğimi yerken kapının çalması, sütçünün gelmesi ve annemin t...
-
Nisan daha 5 aylıkken gitmiştik Dikiliye. Otobüsle gittiğimiz ve Nisan da bebek olduğu için çok fazla gezememiştik. Aradan geçen 3 yıl sonra...