Kışa daha çok var demeyin. Bugün serin hava yüzünü iyice hissettirdi bize Fenerbahçe parkında. Liseden beri görüşmediğim bir arkadaşımla buluştuk bugün. Bizim arabayla geçtik parka. Nisan arabada hiç istemedi bebeği çok ağladı. İnsin dedi. Onun kemeri bana lazım ben onu da takıcam dedi. Burası benim İstanbul um gittisler bile dedi. Ne dediysem susmadı, ağladı durdu ta ki varana kadar. İndik sanki demin ağlayıp, sızlayan o değil. Bir mutlu koşturdu. Bebeği sevdi, ayaklarını öptü. Derdi zoru bu kadarmış.
Kış geliyor malum. İndirimleri yakaladıkça eksiklerimizi tamamlamaya çalışıyorum. Nisan çok çabuk uzadığı ve kilo aldığı için bir önceki seneden hiçbir şeyi giymesi mümkün olamıyor. Önceden de kestirip alamıyorum, uyarmı uymaz mı diye. Şimdilik kışlık palto ve spor ayakkabısı indirim ganimetleri...
Geçen gün bahsettiğim süspüs köşesini görüntüledim ve bugünlerde en sık okuduklarımız...
Pages - Menu
▼
Cuma, Ağustos 31, 2012
Perşembe, Ağustos 30, 2012
Nerdeyse 3,5 oldu...
Nisan nerdeyse 3,5 oldu, olucak. Anne ben kaç yaşındayım diye sordu. 3,5 oldun dedim. Ama anne ben 3 üm doğum günümde 3 olmuştum diyerek, 3,5 olmayı reddetti :) Direk 4 olmayı bekliyor...
Bu aralar bir güzel olma merakı var ki sormayın. Yatmadan o saçlar hart hart saatlerce taranıyor. Sabah kalkınca bir posta daha. Bozulmasın diye kafasını dahi oynatmıyor. Benim rujuma rahat yok. Barbie ruj aldık. Nemlendirici niyetine. Saçlarını taradıktan sonra sürüyor, evden ancak öyle çıkabiliyoruz. Geçen gün anne senin kolyen var, benim niye yok dedi. Bakar, bulursak alırız dedim. Pembe olsun dedi. Hakikaten de kendi istediği gibi buldu. O da tarak ve rujun yanında yerini aldı. Evden çıkarken takıyor, girer girmez çıkarttırıp, yerine koyuyor. İstemediği hiçbir şeyi giydiremiyorum zaten epeydir. Çoğunlukla etek ve elbise seviyor.
Kendi kendine konuşa konuşa oynuyor. Küçükken kitap okutmazdı, şimdi ise tam bir kitap kurdu oldu. Yatarken iki kitap, üç kitap pazarlığı yapıyoruz. Puzzle çok seviyor, komşuculuk oynamak favorisi. Porselen fincanlarını çıkarıyor. Bu apartmana yeni taşındım oluyor ilk cümlesi :) Çocuğundan dert yanıyor. Çok hasta olup, çok yaramazlık yapıyormuş hep acile götürüyormuş...
Yemek seçmiyor, Sütten ayrana terfi etti. Sebze yememiz lazım dimi anne diyerek yiyor yemeklerini.
Huysuz olduğu zaman çok huysuz. Keyfi yerindeyse çok keyifli. Her çocuk kadar zorlu ama onunla geçen 3,5 senemi hiçbir şeye değişmem. Canparem...
Bu aralar bir güzel olma merakı var ki sormayın. Yatmadan o saçlar hart hart saatlerce taranıyor. Sabah kalkınca bir posta daha. Bozulmasın diye kafasını dahi oynatmıyor. Benim rujuma rahat yok. Barbie ruj aldık. Nemlendirici niyetine. Saçlarını taradıktan sonra sürüyor, evden ancak öyle çıkabiliyoruz. Geçen gün anne senin kolyen var, benim niye yok dedi. Bakar, bulursak alırız dedim. Pembe olsun dedi. Hakikaten de kendi istediği gibi buldu. O da tarak ve rujun yanında yerini aldı. Evden çıkarken takıyor, girer girmez çıkarttırıp, yerine koyuyor. İstemediği hiçbir şeyi giydiremiyorum zaten epeydir. Çoğunlukla etek ve elbise seviyor.
Kendi kendine konuşa konuşa oynuyor. Küçükken kitap okutmazdı, şimdi ise tam bir kitap kurdu oldu. Yatarken iki kitap, üç kitap pazarlığı yapıyoruz. Puzzle çok seviyor, komşuculuk oynamak favorisi. Porselen fincanlarını çıkarıyor. Bu apartmana yeni taşındım oluyor ilk cümlesi :) Çocuğundan dert yanıyor. Çok hasta olup, çok yaramazlık yapıyormuş hep acile götürüyormuş...
Yemek seçmiyor, Sütten ayrana terfi etti. Sebze yememiz lazım dimi anne diyerek yiyor yemeklerini.
Huysuz olduğu zaman çok huysuz. Keyfi yerindeyse çok keyifli. Her çocuk kadar zorlu ama onunla geçen 3,5 senemi hiçbir şeye değişmem. Canparem...
Salı, Ağustos 28, 2012
Yağmurlu günde yazdan kalanlar...
Bugün günlerdir beklenen yağmur düşüyor İstanbula ve ben telefonumdan bilgisayara yeni aktarmaya fırsat bulduğum yaz fotoğraflarına bakıyorum. Bunlar da tarihe geçmeli o yüzden paylaşıyorum, sevgiler...
Dedemin bahçesi...
Geçen haftasonu dedemin köyüne gittik. Ben 7 yaşındaydım, anneannem 50sinde vefat edince dedem, babasının babasından kalma tahtadan eve yerleşmiş. Küçücük bahçesiyle Gebzeye bağlı bir köy Cumaköy.
Ben küçükken yazları teyzem ve annemle gider, bir hafta kalırdık, onlar da temizlik yaparlardı. Kocaman fırınlarda ekmekler pişiren köylü kadınları, mancarlı pideler ve küçük kızların mısıra misir demeleri aklımda kalanlar. Her yaz Nisan'ı da günü birlik götürdük ama bu seneki kadar anlam verememişti. Bu sefer maydonoz topladı, mangalda pişen kanatları, köfteleri zevkle yedi, kendi topladığımız mısırların bir an önce közlenmesi için sabırsızlandı. Her şeyin sonunda dedeme bu köy eskiden senindi, artık benim diyerek hepimizi kahkahalara boğdu. :) Gerisini resimler anlatsın...
Ben küçükken yazları teyzem ve annemle gider, bir hafta kalırdık, onlar da temizlik yaparlardı. Kocaman fırınlarda ekmekler pişiren köylü kadınları, mancarlı pideler ve küçük kızların mısıra misir demeleri aklımda kalanlar. Her yaz Nisan'ı da günü birlik götürdük ama bu seneki kadar anlam verememişti. Bu sefer maydonoz topladı, mangalda pişen kanatları, köfteleri zevkle yedi, kendi topladığımız mısırların bir an önce közlenmesi için sabırsızlandı. Her şeyin sonunda dedeme bu köy eskiden senindi, artık benim diyerek hepimizi kahkahalara boğdu. :) Gerisini resimler anlatsın...
Salı, Ağustos 21, 2012
Cuma, Ağustos 17, 2012
Lukapu
Eskiden dijital ortam yokken resimler daha kıymetliydi bence. 24 lük, 36 lık film rulolarının yerini, neredeyse sayısız fotoğraflar çekebileceğimiz hafıza kartları aldı. Tab ettirmenin yerini de aktarmak aldı. Tab ettirene kadar o film rulosunun bitmesi beklenir, bittikten sonra da fotografçıya götürülür ve görebilmek için de basılması beklenirdi. Alır almaz heyecanla bakılırdı. Hemen albüme yerleştirilirdi. Şimdi ise fotograf çekmek daha kolayken bu sefer de nasıl olsa bilgisayarda duruyor diyerekten, bastırmaktan aciz hale geldik. Bilgisayara ya da yedeklerimize bir şey olursa bir bardak su içmekten başka çare de yok. Bu yaz dönüşü fotoğrafların sadece bilgisayarda durmasına gönlüm razı olmadı. Çok beğendiklerimi ölümsüz hale getirmek istedim ve google da araştırırken "Lukapu" diye bir site keşfettim. Lukapu fotoğraf kitabı basan bir site. Lukapu designer diye bir programı var. Üye olup, bu programı bilgisayarınıza kaydediyorsunuz ve sonra nasıl bir şey yaptırmak istiyorsanız belirleyip, fotoğraflarınızı istediğiniz gibi düzenleyip, online bir biçimde sitelerine upload ediyorsunuz. 7 gün içerisinde basılıp, geliyor. Açıkcası benim beklediğimden çok çok daha güzel bir şey geldi elime. Fotoğraflarımın bir kısmı cep telefonundan çekildiği için onların çözünülürlüğünün çok iyi olacağını düşünmüyordum ama hiç bir sorun olmamış. Çok memnun kaldım, sırada Nisan'ın doğum fotoğraflarını yaptırmak var...