Perşembe, Temmuz 29, 2010

İlk Mim

29.07.2010 Perşembe


Blog nedir ne değildir az çok biliyordum ama Nisan doğduktan sonra ona bir hatıra bırakmak adına ve biraz da özenerek ama başarılı ama değil başladım bu işe. İşte bu da ilk mim im sevgili Duru 'nun annesi Ayşegülden gelmiş. Teşekkür ederim. Zevkle cevaplarım....


Felsefem : Yaptığın işin, elinden gelen en iyisini yap.

Hayat : Bakınca kısa, yaşarken uzun.

Çocukluk: Hayatın hiç bitmeyen çağı.

Güneş: Deniz, kum ve çakılın en yakın arkadaşı,umut,yarın...

Gözler: Gerçeğin aynası, herkeste olup, aynıymış gibi gözüken ama iş bakmaya gelince görece yaratan en özel yer...

Yıldızlar: Uzak, yakın kavramını bir kere daha sorgulatan...

Güzellik: Akılla, gülüşün kesiştiği kare...

Sevgi: Herkese, her şeye, her ana göre değişen derin bir duygu...

Aşk: Kocam, kızımmmmmmmm :)

Müzik: Duygularımızın ayrılmazı...

Dost: Sanıpta, yanılmak...

Para: Lafa gelince herşey değil denilen ama icraatta herşey!

Zaman : Duruma göre uzayıp, kısalabilen ilginç bir kavram...


Kadınlar : İnsanoğlunun en üretkeni...

Savaş: ma seviş!

Ağlamak: Hüznü ,acıyı,kederi tek hafifleten...

Deniz: Derinlik,bilinmedik, sonsuzluk...

Ayna: Her zaman gerçek!

Hayal: Yaşıyorsam ondandır...


Ben de Seyhan ı ve Özlem i mimliyorum.

Pazar, Temmuz 25, 2010

Büyürken...



25.07.2010 Pazar
Bundan yaklaşık 4 ay önceydi. Aynı parkta buluşmuştuk Defne arkadaşımızla aynı salıncağa binip, aynı banka oturmuştuk. Ama 4 ayda ne çok değişmişti. İkisi de daha kendinden emin, daha çok meraklıydılar artık. Diğer insanlara, hayvanlara ilgileri daha fazlaydı. Defne dediğim dedik, istediği yöne gitmek için annesini yorarken, Nisan da bu kız oraya gidiyorsa vardır bir bildiği deyip, Defneye uydu. Biz peşlerinde koşup, yorulsakta onlar çok eğlendiler.


Nisan büyüdüde poz veriyor, şöyle dur desen durmaz, ben her fotoğraf için peşinde koşarken, karşı komşumuzun kızıyla resim çektirmek için gitti yanına hatta arkadan kolunu atıp sarıldı, bekledi.





Cuma, Temmuz 23, 2010

16. ay, Ninenin bahçesi ve bir küçük yaramazlık

23.07.2010 Cuma


Nisan 16 ayın içinde. Bu sıralar burnu çok hassaslaştı. Şöyle ki en ufak kötü kokuda öğürüyor. Uzaktan rüzgarla şöyle gelse bile. Geçenlerde yolda giderken pusetinde öğürmeye başladı. Çimleri biçilmiş bir bahçenin kenarından geçiyorduk. Sıcakla birleşip, ağırlaşan çim kokusu ona kötü geldi ki ben ohh ne güzel diye burnuma çekiyordum o sırada :) Bunun haricinde bebek oyuncaklara çok ilgisi var. Evden çıkarken mutlaka bir tanesini yanına alıyor ama oyuncak ayı vs. değil bildiğin et ya da bez bebek olucak. Onu arabada kucağında tutuyor ve ara ara öpüyor. 
" Aç, aç" favori kelimesi. Arabayı parkediyoruz. Daha ben arabadan inip, onu almaya hazırlanırken aç, aç diyor bana ve arka arkaya söylemeyi seviyor. Eskiden sabahları erken uyandığında yataktan inince kendi gezinir, oyuncaklarıyla oynardı. Ben de uyumasam bile biraz daha uzanırdım. Şimdi kendisi kalktığı an da elimden tutup, çekiştiriyor. Kalkmazsam ağlıyor.  En memnun olduğum kısım. Birden gelip, sarılıp öpmesi ama neresi olursa bacağım, kolum, yanağım farketmiyor, çok tatlı :) Kendisi çok oynak oldu. En ufak tempo sesi duyduğunda başlıyor sallanmaya, dönmeye, ayaklarıyla ileri geri figürler yapmaya. Bunların dışında hadi gidiyoruz dediğim zaman ayakkabılarını arıyor, ortadaysa alıp, getiriyor. Eğer ortada yoksa eğilip yerlere bakıyor ve elleriyle yok işareti yapıyor. Bunlar ilk aklıma gelen gelişmeler...


Bu hafta Nisan'ın ninesi ve benim babaanneme gittik. Bahçe katında oturuyor, demişimdir. Nisan orada özgürce gezdi, tozdu. Bahçede duran kaydıraktan önce çekindi, kaymak istemedi. Sonra tahmin edin bakalım ne oldu? Evettt bildiniz, her zaman ki gibi beni bıktırana kadar kendini çıkarttı kayıcam diye. Aman o mutlu, ben mutlu, varsın hava sıcak olsun, varsın yapış yapış olalım :) 


Nautilus' de 5 Temmuz- 5 Ağustos arası Yaz Şenliği adında hergün belirli saatlerde aktivitelerin olduğu bir program düzenlemişler. Nisan da arkadaşlarıyla bu şenliğe katıldı. Balondan köpek yapan amcayı ilgiyle izlediler.


Ayrıca dün akşam Nisan ilk yaramazlığını yaptı. İlk yaramazlık derken birşeyleri yırtma, çekmece boşaltma gibi şeyleri artık yaramazlıktan saymıyoruz. Onları günlük rutin egzersizler olarak bünyemize kattık :) Kendisi artık koltuk, sandalye ne varsa çıkabildiği için bilsisayar masasındaki cd kalemini almış ve ben içerideyken parkelere resimler yapmış. Allahtan bulaşık deterjanıyla çıkarabildim :) İşte bu da kanıtı!



Pazar, Temmuz 18, 2010

Azı dişi ve ateşi...

 18.07.2010 Pazar

Geçen cuma havalar çok sıcak eve tıkılmayalım, biraz Nisan hava alsın biraz da güneşlenelim düşüncesiyle attık kendimizi adaya. Herşey çok keyifliydi Nisan'ı denize taş atmaktan zor ayırdım. Tam iki saat deniz kenarında arabasında uyku çekti. Hava çok sıcak olmasına rağmen deniz kenarı nede olsa püfür püfür güzel geldi. Uyandı gönlünce eğlendi yürüdü, gezdi. Sahilin maskotu oldu. Adalar aslında tam çocuklara göre, havası, parkı gezmesi kolay. Oldum olası ben de sevmişimdir adaları. Bir başka büyüsü var. Hem çok yakın hem de bir o kadar başka yerler...Döndük geldik, evde de küvetde oynadı biraz  tam yatırıcam ateşinin çıktığını farkettim ama yarım saat önce hiçbirşeyi yoktu. Bir ölçtüm 39.5. Ama dönüş yolu boyunca bodysini ısırdı durdu parmağıda hep ağzındaydı. Diğer azı dişimizde geliyor dedim içimden. Akşam ateşi görünce, dişi an ateşi hazırla oldu biraz :)
Kimisi diş ateş yapmaz diyor, kimisi yapar. Yapıyor işte. Çocuğun hiçbirşeyi yok ama ateş çıkıyor. Neyse hemen fitil verdim. Sorunsuz uyudu. Gece birde kusmayla uyandı. Ateşini ölçtüm 40.2 ve pençe pençe kızarmış vücudu. Hemen ilacını verdim ve soğuk kompres yaptım. 1 saat içinde 38 e düştü.Sonra uyuya kaldı zaten ve sabaha kadar bir daha çıkmadı. Sabah yine yükseldi derken 4 saatte bir ateş düşürücüyle idare ettik. Bugün daha iyi ama bu arada keyfi kaçık değil. Geçen sefer ki ateşte bütün azıları kabarmıştı ve çok halsiz, huysuzdu. Bu sefer 10. dişimiz olan sağ üst azı ucunu gösterdi ve bir kere daha diş ateş yaparmış dedirtti.
Ateş sürekli kontrol istediği için zor bir süreç ama ne diyim daha kötüsüde vardır...Tekrar diyorum bebeklar hasta olmasın. Hastalar iyileşsin. Nisandan birkaç pozla bitiriyorum.



 








Bunlarda ateşi çıktığı zamanlarda çekildi. Ben henüz farkında değilim. Banyo sonrası yatağında bebekleriyle oynuyor diye fotoğraf çekmek istedim. Oysa kuzum bakışıyla bana anlatmış :(

Çarşamba, Temmuz 14, 2010

Yazmayalı...

15.07.2010 Çarşamba

Ara girince yazılmıyormuş gerçekten. Neden yazmadın derseniz, ben vakit yaratmayı beceremiyorum bazen sanırım. Ya da birşeyler biriksin mi istedim acaba emin değilim :) Neyse, yazmayalı 9. dişimiz olan, üst sol azı patladı, sağ da patlamak üzere çok mutluyuz. Diş huysuzluğumuydu bilmiyorum ama Nisan bu günlerde daha uyumlu, daha sakin. 16 Aylık oldu artık. Daha çok laf dinliyor. Keyifli artık ama iştahı temkinli diyebiliriz...
Kelimeleri kullanmaya çalışıyor. Arabayı parkettiğimizde oto koltuğunda oturduğu için bizden kemeri açmamızı istiyor ve birkaç kere aç aç diye tekrarlıyor. Dün farkettim, iki bebeği eline almış abba abba (abla) diye ikisini konuşturuyor. Sanırım büyüyor, hem güzel hem değil öfffffffff...

Nisan'ın ne kadar anne sütü düşkünü olduğunu bizi tanıyanlar bilir, öyle ki bir bebek ki doğar doğmaz annesinin yanına ağzı açık gelerek, memeyle tanışmış ve bir daha ondan ayrılmamış. Gece gündüz özellikle gece yapışık yaşıyoruz. Her 2 saatte bir neredeyse uyanıyor. 2 yaşına kadar emzirmeyi düşünürken artık bıraksa diye gözüne bakar oldum ama sanırım kendiliğinden olmayacak. Henüz şöyle yapsam, böyle yapsam diye düşünüyorum. İcraata geçmedim. Gündüzden değilde geceden korktuğum için sanırım kafamda erteliyorum. Durun bakalım...

Geçen hafta mothercare in outletine gittim ve Nisana ölçüp biçmeden bir perde aldım. Evet aldım çünkü perde çift kanat kenar toplama süsüyle birlikte 10TL idi. Evet yanlış yazmadım, ben de çok şaşırdım ve aldım. Boyu biraz daha uzun olsa daha iyi olacakmış ama bundan iyisi şamda kayısı derler adama...




Geçen haftasonu Cumartesi akşamüstü Nisan'ı annemlere bırakıp, sinemaya gittik. Nadir güzel anlardan biriydi. Pazar günü ise yine Nisancığımı anneme bırakıp, arkadaşlarla Rumeli Fenerine gittik ve yol üstündeki Garipçe köyüne, sakin şirin yerler, yolunuz düşerse sabah kahvaltısı ya da balık yemek için güzel yerler...


Biz gezerizde kızım durur mu? O da anneannesi, teyzesi ve dedesiyle hayvanat bahçesine gitmiş. Ne zamandır benimde aklımdaydı. Çok sevindim gittiğine. Papağan bağırınca, kendisine bağırdı sanıp ağlamış ama genel olarak çok eğlenmiş.


Nisan tam bir su hastası ama içmek konusunda, banyo konusunda ise tam bir yaygaracı. Nedenini anlamadığım bir şekilde banyodan hiç hoşlanmıyor. Birlikte giriyoruz olmuyor, tek yıkıyorum olmuyor. Sürekli bir ağlama söz konusu. Ben de bebeklik küvetini (sanki çok büyüdüde : ) kaldırdığım yerden çıkarıp, içine biraz su doldurup (biliyorum hiç hijyenik değil aslında bende pek memnun değilim bu durumdan ama...) bir kaç da oyuncak atıp, ilgisini onlara vermesini sağlıyım diye düşündüm. İyi de düşünmüşüm, bu seferde çıkmamak için ağladı hey allahım yaaa :)

Pazar, Temmuz 04, 2010

Valiz beklerken...

 Valiz beklerken sıkılan kızım kendine oyun buldu :)

30.06.2010 Çarşamba


Untitled from existhunder on Vimeo.

Geldik, geldik...

04.07.2010 Pazar

30 Haziran saat 13:30 uçağıyla İstanbul'a geldik. Doğru anneanneye gittik. Hasretle kucaklaştı bizimkiler :) Akşama doğru bizimkinin gayet yerinde olan keyfine limon sıkıldı. Sanki ateşi var gibi allah allah derken hakikaten ateşlendi. Eve dönerken uykudan kaldırdık diye sanırım, çıkardı vs... Zaten hasta gitmiştik tatile, döner dönmez ne bu şimdi dedirttirdi bize. Eve geldik ateş 39 fitil verip, uyuttum. Gecesi ateşli, yarı uykulu geçti. Sabah hala ateşi düşmediği için soluğu hastanede aldık. Kan ve idrar tahlilleri yapıldı. Daha önce 2 kere İYE geçirdiğimiz için ilk ondan şüphe ediliyor. Neyse ki kan ve idrar temiz çıktı. 2 gün ateş düşürücü kullanın, geçmezse tekrar gelin tavsiyeleriyle döndük evimize. 2 gün mahvolduk 40 dereceyi gördük ama 2 gün sonra geçti. 2 üst, 2 alt azı dişlerimiz fındık büyüklüğünde kabarmış. İştah sıfır. Sadece anne sütü, anne bitti!


Dönüşte biraz erken vardık havaalanına. Uçağımızı beklerken Nisan gönlünce eğlendi.






Nisan nerdeyse 16 aylık olucak bu aralar dili çözüldü. Artık anne, baba, dede, mama, meme, Ayşe (Ayde), Derya (Derda), Ebru (Epru), çiçek (şişek), teşekkür, cici, abla, gel, ver, al, bak gibi kelimeleri söylüyor. Hastalıklar hep üstüste gelince gelişimine dair aktivite yaptırmıyorum epeydir. Geçenlerde kaptan kaba mercimek aktarmayı gösterdim. Çok başarılı olmasada en az yarım saatini bununla ilgilenmekle harcadı. Nisan için sıkılmadan uzun bir süre :) 
Tatilde sokakta oynamaya çok alıştı. Şimdi de evde kendi kendine oynamıyor, canı sıkılıyor, dışarı çıkmak istiyor. İşimiz iş :)


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Pages - Menu

Popular Posts

Mothers hold their children's hands for a short while, but their hearts forever...